Yanilma.

Bu mesafeden denize bakinca hayat sesli bir cam tablo gibi geliyor. Daglar sonsuz gecmisten beri orada, teknelerin hicbiri kipirdamiyor, hareket eden bir araba yok, balkonumun onunden gecen insan yok.

Sadece dolby surround circirboceklerinin sesi ve ara sira arka taraflardan gelen insanlarin belli belirsiz sesleri. Simdi ezan okunmaya basladi ama gozumun gorebildigi aralikta cami de yok.

Ruzgar yok, yaprak kimildamiyor. Hava durgun, kafa super rahat, gecmis gelecek yok; sadece bugun ve su an var. Huzur ve baris var. Bir de kafamda cay…

Fakaaat…

Continue reading “Yanilma.”

Garip bir ask acisi

Olur oyle.

Ben de asik oldum sen de asik oldun vakti zamaninda.

Kisacik bir sure icinde gozunde birilerini ideallestirdin. Muhtemelen de askinin basdonduruculugu icinde, bu kadarcik kisa zamanda ne kadar inanilmaz bir sey yasadiginizi dusunup ayri bir heyecan duydun. Kalbin boyle pit pit atti onunla birlikte geleceginizi dusununce.

Sonra bir seyler oldu. Bir gece o ortalikta gorunmez oldu, mesajlarina cevap vermedi, etrafindakilere sordun, onlar da bilemedi. Bekle bekle iyice yuregin daraldi, bi endiselendin, bi merak ettin. Sonra uyku tutmadi actin televizyonu gecenin bilmem kacina kadar haber bekledin.

Ve sonra o gecenin korunde sacma sapan bir anda ortak bir arkadasiniz sana kotu haberi verdi. Ona vermis haberi, direkt sana degil de. “Yok artik” dedin. Ondan duyana kadar inanmak istemedin.

Yuregin daraldi, gidip yattin. Sabaha belki her sey duzelir gibi geldi. Uzun gece bitmek bilmedi. Abuk sabuk ruyalar, guzel ruyalar, karanlik ruyalar… Uyku arasinda biri seni gulerek uyandirsin “Ssst, kalk bak neler oldu, kalk kalk!” desin istedin.

Sabah gozunu acar acmaz telefona sarildin bir haber var mi diye, komik bir umutla. Telefonu eline aldiginda bekledigin uzere, bir haber vardi evet ama istedigin degil, korktugun sekliyle. Coktun yatagin ortasina, kivrildin, uyumak istedin uyuyamadin, yataktan kalkmak da istemedin.

Oyle kapkaranlik, yuregin ezik ezik basladin yani gune…

Simdi bunu muhtemelen bi’ 15 milyon kisiyle carp.

Iste biz bu sabah boyleydik.

25 Haziran 2018

Yallah Arabistan’a

Ben bugun calisamiyorum.

Bilenler bilir, bilmeyenler icin ise, ben “cehapelilerin” begenmedigi Turkler icin kullandigi “Yallah Arabistan’a” sloganinin vucut bulmus haliyim. Arap yarimadasinda yasiyorum 3 yildir, dolayisiyla Cuma-Cumartesi haftasonu, Pazar ilk is gunu.

Ama mesela Onur (bu, enistem olan; bizim ailede 2 outsource var ikisinin de adi Onur) Alisan icin bu tabiri kullandi gecenlerde, halbuki ben bilegimin hakkiyla buldugum is ile ekmek parami kazaniyorum burda. Ben de Onur’a sordum (benimki olan) “Arabistan tam nere ola ki” diye. Garip garip bakti bana. “Iste Arap yarimadasi” dedi. O an korktum cunku arabistan deyince suudi arabistan geliyordu benim aklima. Ben hic istemem Alisan buraya gelsin buralari da aptal soylemleriyle kirletsin. Sarkilari zaten kotu. Napalim onu biz burda. Baska yere gitsin Alisan. Gelme buraya Alisan. Baska yarimadaya lutfen.

Konuyu dagitmayayim, bugun calisamiyorum cunku aklim fikrim secimlerde. Twitter’da yine basladi felaket soylemleri, darp edilen musahitler, sindirilen secmenler, inkar eden yalancilar ve buna ragmen tam gaz calisan gonulluler. Saatler gecmek bilmiyor.

Neyse, ben artik icinde bulundugumuz distopik dunyadan kopup utopyaya varmak istiyorum. Ulkemiz degissin istiyorum. Bu adam cumhurbaskani sifatini alsin ve her konusmasinda her aciklamasinda agzim acik kalsin da salyalarim boyle kenardan kenardan aksin istiyorum, bu adamin karisina first lady denmesini istiyorum, zarafetiyle (zerafet mi yoksa) bizi temsil etsin istiyorum. Istiyorum da istiyorum.

Burasi Nisan referandumunda %87 hayir demis yer. Yallah Arabistan’a. Sen haric Alisan. Gelme buraya Alisan, al kendini baska bi yere git n’olur. Huzurumuzu bozma. Biz az daha kalip donucez zaten, gormeyeyim seni oralarda.

24 Haziran 2018

Halbuki yazasim var

Belki de yazmak icin ilham filan beklemeye gerek yoktur. Hizli yasiyoruz, her zaman bir seyleri yetistirmeye ugrasiyoruz; ben mesela cogu seyi “sunu da yapayim da aradan ciksin” diyerek yapiyorum; her sey, bir seyleri temizleyip kalan zamani istedigim lukste harcamak uzerine kurulu. Mesela, camasir yikanirken yemek yapmak. Ya da hazir camasir asilacakken balkonu yikamak. Film izlerken oje surmek ya da takside ise giderken Gmail’e gelen sacmaliklari ayiklamak. Bu da bir temizlik. Kucuk cocuklarin oynadiklari, ic ice gecen kupler gibi. Actikca aciyorsun. Isler bitmeli.

Ayrica da gecim kaynagim yazi yazmak degil, soyleyin bir guncuk zamanda kac dakika yazabilirim? Iste bu yuzden ilham gelen abuk sabuk zamanlarda (tam uyumak uzereyken, iste bir toplantida esnememi tutarken ya da yuruyus yaparken) hic yazamadim; yazmak icin ise sessiz sakin bir gece ya da sabah bekledim, tabi once ev temiz olmali, sonra karnim tok ve cayim taze olmali, gonderilecek emailler varsa kafa rahatligim icin once onu halletmeliyim ve mumkunse onceden arkadaslarimla da bulusmus olmaliyim ki o gunu verimli ve doyurucu olarak isaretleyebileyim. Bi dakka, hazir yemegimi yapmisken ve saclarim yag kokmusken su bilgisayar basina oturmadan hizlica spora gidip gelsem de dus isini de aradan cikarmis olsam?

Boylece zaten kirk yilda bir dogru zamanda gelen ilhami da geldigine pisman ederek yazma eylemini iyice otelemis oluyorum. Halbuki yazasim var. Ne yazasim var? Onu tam bilmiyorum. Yillardir sektorle ilgili kitaplari yorumladigim bir blogum var, o benim bebegim gibi, ara sira uzak ulke seyahatlerimi de yaziyorum. Kac kisi okuyor acaba? Uc, bes, yuz, ikiyuzelli? Cok da dert degil aslinda, ben sadece yazmayi seviyorum; bir kisi bile bir yazimi okuyup bir kitap almaya ozense ben KPI’ma ulasmis sayarim kendimi. Iste bu blog da oyle. Bunu okuyan sen, eger beni taniyorsan zaten konusuyormusum gibi hissedeceksin yazilarimi okurken; iste benim icin onemli olan o. Sahicilik guzel sey.

Konunun basima donecek olursam, evet yazmak icin ilham beklememeye karar verdim, hemen wordpresste sayfami olusturdum ve kanepeye kaykilmis vaziyette Tupac ve Biggie’nin cozulemeyen cinayetlerini konu alan bir dizi izlerken, dusunmeden ve tekrar tekrar basa donup okumadan akisa gectim. Bu arada izledigim bolumden tamamen koptum; neyse onu sonra yeniden izlerim.

Bu yaziyi ilk okutacagim kisi de her zaman kahrimi ceken zavalli kocam oldugu icin onu da bu hikayeye dahil etmek isterim: Kanepenin diger ucunda kaykilmis, bilgisayardan Survivor izlerken bir eliyle de bir ucu pence gibi kivrik, diger ucunda masaj tekerleri olan tahta sirt kasima zimbirtisiyla bacagini kasiyor usul usul. Kulaginda kulaklik var cunku ayni kanepede farkli seyler izliyoruz, ama bana bakan kulagi bosta cunku arada birbirimize laf atiyoruz.

Iste, dedigim gibi, ilham beklemeye gerek yok. Yazmanin kendisi ilham. Daha su yaziyi yazarken bile aklima uzun uzun irdelenecek 4-5 konu geldi. Ama sonraki yazilarimi da onceden belirlemeyecegim. Bir kelime atacagim kafamdan, bakalim nerelere surukleyecek isi.

23 Haziran 2018